sosyolojikdeli
ENGELLİLER
Engeliniz yoksa veya engelli bir yakınınız ve arkadaşınız olmamışsa bu yazıyı anlamama ihtimaliniz yüksek.Mimari terör olarak adlandırdığım kaldırımlar,mağazalar,plazaların engellilere göre olmaması.Kanunlar,yasalar,genelgeler çıkarıyoruz bu konuyla ilgili ama uygulama sıfır.Örneğin büyük şehir olan BALIKESİR'de engelli otobüsü yok.Kaldırımların hali içler acısı.Sadece Balıkesir olsa öpüp boşa koyacağız da tüm ülke bu halde.Suçun büyüğü devlette değil,suç engelliler üzerinden rant sağlayan dernekler,STK'larda.Ayda yılda engellilere yemek verip bürokratları ve siyasetçileri de yemeğe çağırıp çok büyük iş becermiş gibi yapan bu kuruluşlarda.Bir çoğunun başkanlarının da milletvekili aday adayı olarak gördüğümüzden engelli hakları konusunda ne kadar samimi olduklarını da siz tahmin edin.Engelli alımları konusu da ayrı bir trajedi.1 yılda 8-9 bin engellinin atanması olumlu fakat yeterli değil.Bu alımların çoğalması gerekir.Toplum olarak engellilere daha çok önem verilmesi şart.Okullarda SOSYOLOGLARIN okutacağı ''Engellilik bilinci,'' derslerinin olması elzemdir.Umarım birileri bu önerilerimi dikkate alırlar.
Yaşlılar Haftası...
Çalıştığım yerde yaşlılar haftası ile ilgili yazı yazmam istenildiğinde
blogda da yazmam gerektiğini hissettim.Orada yazamadıklarımı burada yazayım
bari!
Bizim yaşlılarımız batıda ki
yaşlılara benzemezler aslında.Tiyatro ,sinema alışkanlıkları
yoktur.Kendilerini düşünmezler.Ömürleri boyunca çocukları-belli süre sonrasında-
torunları için çalışmışlardır.Köyde,şehirde fark etmez anlayacağınız.Kendi
dedelerim ve nenelerimden örnek verim.Bizimkiler ki annemin tarafı
köyde,babamın tarafı şehirde yaşıyorlardı.Sürekli beraberdik onlarla.Köyde
kerpiç ev dediğimiz torpaktan yapılmıştı evleri.En çok huzur duyduğum yerdi
aslında genelde bayram olduğunda giderdik.Zaten bayram yemeği belliydi
standarttı.Dolma,sütlaç, pilav.Köyde yaşam zordur.Yağmur yağdığında toprak ev
olduğu için yağmur eve damlardı.Loğlardı nenem damı.Kadıncağızın
üstünden geçerdi yağmurlar.Dedem haber hastası idi o zaman tabi trt var.Başka
kanal çekmezdi köyde.Sürekli çatışırdık o haber ben maç için.
Gelelim şehirdekilerine bundan birkaç yıl evvel ilkokulumu
ziyaret ettiğimde herkes deden nasıl? Diye soruyorlardı.Sebebi şu dedem sürekli
de olmasa sık sık götürüp getirirdi.Bu
günlere geldiysem annem ile beraber onun payı çoktur.Küçükken banyo sobası
dedemlerde olduğu için onlarda yıkanırdık.Onlarda kalırdım gece.Güzel günlerdi anlayacağınız o günler…
Yaşlılar haftası felan bilmeyiz aslında biz.Batının çıkardığı
şu günleri takılıp kalmayalım.Büyüklerle dolu dolu vakit geçirelim yeter.
16 Senedir...
16 Senedir
Galatasaray, Fenerbahçe’yi Kadıköy’de yenemiyor.Peki bizim hayatımızda 16 senedir neler değişti.Siz
kendi hayatınızı düşünedurun ben kendi hayatımdan örnekler vereyim.İlkokul
3.sınıftaydım o zamanlar,sınıfça Hayat bilgisi,Türkçe,Matematik gibi derslerle
boğuşuyorduk.Sınıfta bol bol güler söylerdik.Köy vardı o yıllarda şimdi de var
ama o dönemin tadını vermiyor.Toprak evlerde kalmadı artık.İyice modernleştik!Hayatın
en güzel yıllarıdır çocukluk ,herkesi kendin gibi bilirsin o yıllarda,sonra
büyüdük ,büyüdük,büyüdük.Lise,Üniversite derken eğitim hayatı bitti.Gerçeklerle
yüzleştik bu 16 yılda,Dünya’nın çok da matrah bir yer olmadığını
öğrendik.Mesela yılbaşıların,bayramların 16 sene önceki gibi tat vermediğini
anladık.Aşık olduk bu 16 senede ki karşılık bulamadık.Bol bol Ferdi baba
dinledik.Bu arada teknoloji gelişti,teknoloji geliştikçe daha manyaklaştık.Facebook,twitter,whatshapp
hayatımızda yoktu o yıllar yüz yüze
ilişki vardı şimdi olmayan.Tabi birde kayvbettiklerimiz var.Hem vefat edip
kaybettiklerimiz ,hem de yaşarken kaybettiklerimiz var.Kapitalist dünya
yerleştikçe hayatımıza çıkar ilişkisine döndü hayatlar.Mutsuzuz anlayacağınız.Bu
değişim listesi uzayıp gider.Belki
Galatasaray, Fenerbahçe’yi Kadıköy’de
yenemedi ama,biz-özelde ben- hayata kaybettiğimizi düşünüyorum…
Futbol ve Gettolaşma
Futbol holiganizmi adlı kitabın eş yazarları Dr.Steve Frosdick ve futbol güvenliği uzmanı Peter Marsh şöyle demişlerdir. “Nerde bir holigan gençlik grubu varsa ki bunlar kendilerini şirket olarak adlandırırlar ; bunların futbolla ilgileri yoktur, futbol sahasından uzakta bir yerde buluşurlar ve kendi yöntemleri ile savaşırlar. Yani asıl amaç futbol değil karşı grupla savaşmaktır.”Bu hafta oynan Halide Edip Adıvar Spor-Eyüp Spor maçı öncesi yaşanan olaylar akıllara yukarıdaki paraf geldi.Karagümrük taraftarlarının Eyüp taraftarlarını stada sokmak istememesi olayların yaşanmasına neden oldu.Peki futbolda bu yaşanan gerilimin ve şiddetin sebepleri neler: Konuya başlarken öncelikle gettolaşma kavramı üzerinde durmak faydalı olacaktır.Getto: Tarihi anlamıyla, belli bir ırka mensup insanların, kentin oturmak zoruda oldukları belirli semtlerini ifade eder. Almanya’da İkinci Dünya Savaşı yıllarında Yahudilerin yerleştirildikleri mahalle veya semtler gibi. Günümüzde ise daha çok, azınlık gruplarının oturdukları, kentin geri kalmış yöreleri için kullanılır. Azınlıkların kentin belirli yörelerinde toplanmaları maddi olanakların yetersizliğiyle ilgili olabileceği gibi, ekonomik ilerleme ve toplumsal hareketliliği (mobilite) engelleyecek biçimde azınlıklara karşı sürdürülen politikaların sonucu da olabilir.İstanbul’da Taksim ve Beyoğlu gibi gelişmiş,daha zengin ilçelerin gölgesinde kalmış bazı ilçeler gettolaşarak hayatlarını devam ediyorlar. Eric Petersen, sosyal dışlanmışlığın genel olarak, “Başka bir gruba veya kategoriye ait olmak”, olgusundan kaynaklandığını ifade etmektedir. Sharon S. Brehm, Saul M. Kassin ve Stephan Step’e göre ise sosyal dışlanmışlık, “Belli bir grubun kendi üyeleri dışındakilere yönelik ayrımcı davranış ve tutumlarından oluşmaktadır . Bu durumda, bir gruba ait olmak, grup bilinci, aidiyet duygusu ve grup ile onun dışındakiler, gibi kavramların bu ilişkinin oluşmasında son derece belirleyici olduğunu görmekteyiz.Toplumda bu dışlanmışlığın verdiği enerjiyi insanlar genellikle futbol karşılaşmalarında atarlar. Futbola sosyo-kültürel açıdan yaklaşıldığında, onu evrensel kılan şeyin. Çeşitli dil, ırk, din ve coğrafyadan gelen insanların, aynı ölçüde ilgisini çekebilen bir niteliğe sahip olan futbolun, bu nedenle evrensel olmasındaki temel ölçüt, insanların, yaşama dönük istemleri ile örtüşen özellikleri bünyesinde taşıyor olması ile açıklanabilir. Heyecan, sevinç, moral, coşku ve bunların ötesinde, birlikte yaşama ve davranışların çekiciliği gibi duyguların beraberce yaşanablidiği bütünleşen ve topluma yansır.İnsanlar en kolay duygularını acılarını hayal kırıklıklarını futbolla atarlar.
Fenerbahçe Ve Beşiktaş'ın Sorunu
Galatasaray
maçı sonrası yazmıştım.Galatasaray’ın en büyük avantajı Fenerbahçe’nin forvet
hattının ve teknik heyetinin formsuzluğu,Beşiktaş’ında Avrupa macerası
diye.İsmail Kartal Konya maçında yaptığı bariz hatalar sonucunda şampiyonluk
yolunda bir darbe daha aldı.sahaya 8 defansif oyuncuyla çıkmanın yanında oyuncu
değişikliklerinin de 60 dakika beklemesi
beraberliği getirdi.Emenike belli ki Fenerbahçe’yi kafasında bitirmiş.Fakat
ısrarla oyunda tutulması anlaşılır gibi değil.Fenerbahçe ocak ayında santrafor
alınmamasının bedelini çok ağır şekilde ödüyor.Tabi birde Beykan-Semih Ergül ikilisinin
sezon başında kiralık olarak gönderilmemesi gerekirdi.En azından kadroda
olsalardı maç sıkıştığında yerli kontenjanından oyuna girebilirlerdi.Alper’in
yokluğu etkiliyor takımı fakat,kadro mühendisliği yaparken sakatlıkları göz
önüne almanız gerekiyor.Alper’in önümüzdeki haftada olmayacağını düşünürsek Fenerbahçe’nin
derbi de işinin zor olduğu kesin.
Beşiktaş aslında
ligde son dört maçında kötü oynadı.İlk iki
maçı biraz şansıyla biraz tecrübesiyle kazandı.(Rize-Bursa maçlarından
bahsediyorum).Fakat Slaven Biliç’de İsmail Kartal gibi gereken önlemleri almadı.Sosa-Ba
ikilisinin formsuzluğu.Avrupa zaferinin ve Balıkesir sporun en büyük düşme
adayı olduğu gerçeğinin verdiği rehavet,77.dakikadan sonra gözle görülen
yorgunluk gibi nedenler çok önemli 2
puanı belki de şampiyonluğu kaybetti.